Bizi Takip Edin  

   

Ziyaretçi İstatistikleri  

223348
BugünBugün502
DünDün530
Bu HaftaBu Hafta4322
Bu AyBu Ay14958
Tüm ZamanlarTüm Zamanlar2233481
Online 5
   
Çarşamba, 24 Nisan 2013 22:24

Akrepteki Ay ve Getirdikleri

Written by Dr.Sevinç KOÇAK

Akrep burcundaki tutulmaya doğru, ay-akrep’in iç dünyası.

 

 

 

 

25 Nisan 2013 tarihinde Akrep burcunun 5 derecesinde gerçekleşecek tam ay tutulmasına çok az kalmışken, astrolojik olarak ayın akrep burcunda yer almasına göz atmadan geçilmemeli…

Akrep burcu su elementinde (ancak suyun donmuş hali) sabit nitelikte bir burçtur ve yönetici gezegeni Mars’tır.

Ok atmakta çok usta olan Tanrıça Artemis (Apollon’un ikiz kız kardeşi, Zeus ve Leto’nun kızı, Roma Mitolojisinde tanrıça Diana), Denizler tanrısı Poseidon’nun iri-yarı ancak yakışıklı oğlu Orion’a aşık olur. Fakat Apollon kardeşinin bu avcı ile evlenmesini istemez, vaz geçirmeye çalışır. Artemis Orion’dan uzaklaşmak yerine daha çok bağlanır. Apollon hile ile kardeşine yakıştırmadığı ve kıskandığı avcıdan kurtulmaya karar verir. Bir gün Orion denizde yüzerken, Artemis’i Orion’un başı uzaktan küçük bir nokta şeklinde görünen bir yere götürür ve o noktayı okla vurup vuramayacağına dair kışkırtır. Artemis hırslanarak okunu hedefe gönderir. Vurduğu noktanın sevgilisi Orion’un olduğunu anlayınca Artemis çok üzülür. Babası Zeus’tan onu bir takımyıldızı olarak gökyüzüne almasını ister, Zeus da kızının bu isteğini yerine getirir.

Bir başka benzer mitolojik hikâyede ise Orion, Şafak tanrıçası Eos’un aşk davetinden dolayı çok gururlanıp, böbürlenince, Apollon kızar ve kendisine dev bir akrep göndererek öldürülmesini ister. Gelen akrebi gören Orion denize dalar, bu esnada Orion’u gören ve etkilenen Tanrıça Artemis okuyla dev akrebi vurur ve öldürür ancak bu esnada Orion da ölmüştür! Tam da bu sıralarda gökyüzünde yükselen takımyıldıza Orion, onun tam karşısında alçalan takımyıldıza da Akrep denmiştir.

Akrep burcuyla ilişkilendiren diğer gezegen Plüto, mitolojideTanrı Hades (Kronos ve Rhea'nın oğlu, Zeus ve Poseidon'un kardeşi)  olarak anılır.  Hades, yeraltı, yeraltı kaynakları, ölüm ve gizlerin merkeziydi. Karısı Persephone ile ölülerinin ruhunun hâkimiydi.

Akrep burcunun yöneticisi olan Mars ise Yunan mitolojisinde savaş tanrısıdır. Aynı zamanda ekinlerin ve mahsullerin de koruyuculuğunu üstlenen Mars, savaş, mücadele, güç, kılıç, kan, ölüm gibi arketiplerle ifade edilmektedir.

Mitolojik devirlerden gelen bu hikâyelerde kendisini ele veren tüm dramatik ve derin unsurlar, Akrep burcunun da doğasını oluşturmaktadır diyebiliriz.

Akrep burcu kişilerin, sezgileri güçlü, derin düşünen, çoğunlukla sessiz kalan ancak konuştuğu zaman anlamlı ve etkileyici konuşan, kendi iç dünyasındaki yalnızlığı ile mutlu olabilen, duygu derinliği ve denizi geniş, tutkulu, şehvetli, derin anlamları keşfetmeye meyilli, ketum, sırdaş, uzun dönem ve güçlü strateji geliştirebilen, ciddi, keskin ve sert mizaçlı kişiler olduğunu söyleyebiliriz. Kuşkucudur Akrep ancak bu kuşkuculuğu daima daha derinde bir anlam aramaktan dolaydır. Her düşüncenin ve olgunun derinine inip, saklı kalan tüm öğeleri açığa çıkarmaya yönelik sarsılmaz bir akıl ve bilinç düzeyindedir daima. Sezgileri bu keşiflerde ona şaşmaz şekilde yol gösterirken, inançlı ve kararlı yapısı kolay kolay yolundan vazgeçirtmez ve sonuçta bulacağı şey ne kadar kötü olursa olsun, onunla baş etmesini bilir. Akrep gücü simgeler. Akrep güçlü olmak ya da gücünü göstermek ekseninde hareket etmekten pervasız bir haz alır. Mitolojik doğası gereği akrep burcunun getirdiklerinin içerisinde daima bir trajedi, ulaşılmazlık, aşk-intikam-ölüm temaları olduğunu söylersek çok yanılmış olmayız. Akrep burcu kişiler travmatik konulara açık, ancak bundan da korkmayan, her türlü dramatik konuyu kaldırabilecek yürek gücüne sahiptirler. Akrep burcunun duygu dokusunun içinde yaşam-ölüm kavramları iç içedir ve iki kavramda da korkutucu bir yön bulmaz, aksine yaşamda da ölümde de zaman zaman hazları, zaman zaman da mücadelesi ile gücünü gösterme, sınama eğilimindedir. Plüto ve Mars’ın tüm mitolojik arketiplerini gördüğümüz bu yaşam-ölüm eksenindeki Akrep burcu kişiliği, tıpkı bir Anka kuşu gibi her acıdan sonra küllerinden yeniden doğar! Her bir yeniden doğuş akrep burcunu kanatır, acıtır ancak yıkmaz ve güçlendirir…

Astrolojide Ay, Güneşten sonra ışıklar olarak adlandırılan gezegenlerden en önemlisidir. Güneş ne kadar bitmek bilmeyen ışığı ile yaşam kaynağımız, hayat enerjimiz ve mücadelemiz ise, Ay da romantik mavi-beyaz ışığıyla o kadar duygusal zeminimiz, duygusal güç kaynağımız, iç dünyamız, duygusal tarihimiz,  bilinçaltımız, içgüdülerimiz, sevgi ve şefkat alanımızdır. Ay hemen hemen tüm mitolojik hikâyelerde baş tanrıça olarak adlandırılmıştır. Artemis, Selene, Kibele, Diana, İsis, İstar çeşitli dönemlerdeki Ay tanrıçalarından bazılarıdır.

Kaçınılmaz olarak Ay dişilik, kadın, sevgi-şefkat unsurlarını barındırır. Ay tüm iç dünyamızı, umutlarımızı, ait olma duygumuzu, beklentilerimizi, duygu derinliğimizi, duygusal hedeflerimizi, ruhumuzun tamamlanması gereken ya da paylaşmamız gereken yönlerini belirtir. Gökyüzündeki Dünyanın uydusu olan ayın nasıl daima karanlıkta kalan bir yüzeyi var ise, duygusal olarak iç dünyamızın da karanlık noktaları, ulaşılmaz ve her zaman ifade edilmeyen gizleri,  ay burcu ile eşdeğer tutulur. Astrolojide Ay annedir aynı zamanda. Annenin şefkat duygularını belirttiği gibi, anneliğe bakış açısını, kişinin kendi kendisine tanımladığı annelik kavramını, çocuğun anneden beklentilerini ifade eder. Ay, gerek erkek haritasında gerekse kadın haritasında Venüs gezegeni ile birlikte “kadın” kavramına da vurgularda bulunur. Bir kadının veya erkeğin “kadın”dan beklentilerini, kadın kavramını oluşturan unsurları da Ay ile değerlendirebiliriz.   

Ayrıca bir kişinin Astrolojik haritasında bulunan ayın içinde bulunduğu fazlar da ( hilal, yeni ay, ilk dördün, dolunay, son dördün, balzamik gibi) kişinin genel hayat akışında ve duygu dünyasında önemli ipuçları verir. Dünyamızın uydusu olan ayın dünyaya yakınlaşıp uzaklaşmasının somut etkilerini (denizlerdeki gel-gitler, jeolojik olaylar gibi) nasıl gözlemliyorsak, ay fazları da duygu dünyamızı aynı şekilde etkilemekte, duruma göre coşku, bıkkınlık, duygusallık, güç gibi unsurların duygularımızda yoğunlaşmasını ya da azalmasını etkilemektedir.

Ve eğer Ay akrep burcunda ise... İşte bu durumda kişiyi zor, zaman zaman savunmasız, zaman zaman da güçlü kılan pek çok bileşimden söz etmek mümkündür…

Bazı gezegenler bazı burçlardayken yücelirler ya da düşük pozisyondadırlar. Ay Akrep burcundayken ne yazık ki düşük pozisyondadır. Bu, ayın, bir astrolojik haritada üzerine düşen tüm pozitif ve olumlu özelliklerini düşük konumdaki akrep burcunda tam manasıyla yerine getiremediğini, kişiyi yıpratıcı etkilerle donattığını ifade eder diyebiliriz.

Akrep burcundaki ay, kişiye öncelikle iç huzursuzluğu getirir. Özellikle sevgi, aşk ve şefkat duygularında, yoğun ihtiraslı bir tutku ile nefret aralığındaki bir zeminde dalgalar arasında yuvarlanıyordur kişi. Çok sevilmek isterken, yeterince sevilmediğinin şüphesi ile hırçınlaşabilir ve ruhsal yıpranışlar, vazgeçişler ya da vazgeçemeyişlerle savrulur. Ay akrepteyken aşk ve sevgi kavramı, “bir bütün olmak” ile eş anlamlıdır, hatta öyle ki her iki kalp aşkın ateşinde eriyip yok olmalı, iki kişiden bir kişi olunmalı, bunun için de en küçük bir şüpheye yer bırakmadan ruhsal ve bedensel, maddi-manevi olarak karşılıklı teslimiyet halinde olunmalıdır. Bu teslimiyeti sağlamakta zorluk yaratan her bir durum ay-akrep kişisinde travmatik derecede sarsıcı etkiler bırakır. Yine de çoğunlukla ay-akrep kişisinin hedefinde daima kendi iç benliği vardır. Pişmanlıkları, vaz geçişleri, ağlayışları, yıpranışları hep kendinledir, hep kendi kendisiyledir. Bütün bu negatif ve zor duyguların şiddet eylemine geçişi kişinin haritasındaki başka gezegen-ev-açı kombinasyonlarının etkisiyle olur. Salt ay-akrep kişisi, acılarını kendi kendine yaşar, kendi kendine küllerinden doğar. Ancak seçtiği aşklarında daima bir ulaşılmazlık, trajik bir unsur, bırakılamama, zorlu bir âşık, güçlü ve sırları olan bir aşık, genel olarak gizler-sırlar, çözümleyememe, şiddet, şehvet, yoğun cinsel dürtüler, fetişist unsurlar içeren cinsellik mevcuttur diyebiliriz. Ay-akrep kişisinin aşk hikayesinde çoğunlukla Genç Werther’in acılarıyla örülü bir kurgu ve tema bulunur. Genç Werther romanında “… Bak Lotte! bana ölümün sarhoşluğunu tarttıracak olan o soğuk ve korkunç kadehi elime alıyorum. Onu bana sen uzatıyorsun, ben de alırken hiç duraksamıyorum. Hayatımın bütün istekleri ve ümitleri yerine geldi. Ölümün çelikten kapısını vurmak öylesine titretici ve çetin ki” diyen Werther,“Silahlar dolu. Saat on ikiyi vuruyor. Alınyazısı bu, önüne geçilmez. Lotte! Elveda Lotte! Elveda” sözleriyle mektubuna ve yaşamına son verir. İntiharı özendiren bir akım yarattığı öne sürülerek yoğun eleştiri alan Gothe, yarattığı karakterde ay-akrep kişisine yoğun şekilde yaklaşan bir duygu dünyası betimlemiştir adeta. Çünkü ölüm teması ay-akrep kişisinde daima içinde taşıdığı yaşamla eş bir kavram niteliğindir. Ölüm ne bir tabudur,  ne de unutulup hayata odaklanılan bir unsurdur. Ölümden korku yerine, ölümün “ölümsüzleştirme” izdüşümü daha çok ilgisini çeker. Ay-akrep kişisi ölüme,  “öldükten sonra bir daha ölemezsin ve baki kalırsın” şeklinde bakar diyebiliriz. Tıpkı Can Yücel’in muhteşem şiirindeki gibi;

Bir türkü söylediler, duydunuz mu…

Bir kuşu vurdular, gördünüz mü…

Böyle neden susuyorsunuz böyle…                    

Güzelliğiniz çoğalıyor, öldünüz mü.( C.Y., Çiçek Senfonisi)

 

Ay-akrep kişisinde vazgeçmek, kendi isteği ile bırakmak, bırakıp gitmek, köklerinden, ailesinden veya sevdiği unsur ne ise ondan geçip gitmek ızdıraplı ve yıkıcı bir süreçtir. İçsel olarak bırakması gerektiğinin farkında olmasına rağmen, realitede bunu gerçekleştirmek için duygusal zeminin uzun bir dönem hazırlık yapması gerekmektedir. Kendisini gitmeye, vazgeçmeye zorlayan koşul veya kişilere kin ve nefret duyması onun için olağandır. Çünkü isteklerinden vazgeçirtilmek kendi isteği dışında dönüştürülme anlamına gelir. Dönüşüm doğal bir oluşumdur onun için fakat kendi istediği zaman!

Geleneksel aile kavramı ve aile değerleri ay akrep kişisi için önemlidir. Aileden kopmak veya kendi kanatlarıyla uçmak yine sancılı bir süreçtir. Özellikle annesinden kopuş, hayat boyu mümkün olmayabilir. Ay, astrolojik haritada anneyi sembolize ettiği için, annenin rolü ay-akrep kişi üzerinde oldukça etkindir. Anneye aşırı düşkünlük, anne ile ilişkisinde manüpülatif unsurların olması, anneyle şiddetli çatışmalara rağmen duygusal veya fiziki koşullar nedeniyle bırakıp gidememe söz konusudur. Anne kişinin hayatını bloke eden, daima ilgi ve sevgi bekleyen, kişinin duygusal travmalarını kontrol edebilen bir anne rolünde olabilir. Şefkat ve sevgi koşullanmalarını içselleştirirken, anne modelinden harekete geçtiğinde ise, hayat boyu kullanacağı tanımlamalarda “bir bütün olma ve kopamama” unsurları ister istemez ağır basar diyebiliriz. Anne açısından bakıldığında ise, her ne kadar sevgi ve şefkat hisleriyle dolu bir anne modeli gibi görünse de anne-çocuk birlikteliğinin temelinde istenmeyen gebelik, şartların zorlamasıyla oluşmuş bir çocuk, anneye bir dönüm noktası ifade eden bir dönemde doğmuş bir çocuk gibi unsurlar ön plandadır ve yoğun sezgisel güçlere sahip ay-akrep çocuk bütün bu ihtimalleri çok küçük yaşta fark edip, sezer, olumsuz koşullar olarak algılayıp, duygu dünyasının çatısını bu koşullar üzerine kurar. Şüphe ve güvensizliğin temelleri de bu dönemde atılır diyebiliriz.

Çoğunlukla ay-akrep kişisi, her türlü iç hesaplaşmasını, cezalarını ve ödülleri kendi kendiyle yaşar önce… Burada tipik örümceğimsiler sınıfının Scorpiones takımından bir eklembacaklıdan söz ediyoruz: Etrafı ateşle çevrilince kuyruğundaki zehiri kendine zerk eder! İç hesaplaşmaları onu depresyona sürükleyecek şekildedir. Şüpheleri, kıskançlıkları, güvensizlikleri, kendini beğenmemesi ve sevmemesi, anne sevgisi dahil gördüğü tüm sevgilerin kendisinin istediği gibi olmadığını düşünmesi, gücünü zayıflatır, dengesini bozar.  Ancak panzehiri de kendindedir… Her şeye rağmen var olmasının değerini içsel olarak hisseder ve Anka kuşu misali yeniden doğar! Ay-akrebe göre “mutluluğun sağladığı iyi şeyler özlenmeye değer, mutsuzluğunkiler ise övülmeye değer!” (Seneca).  Bu tipik ay akrep kişisinin sıklıkla düştüğü duygusal döngünün kısa bir tanımıdır işte! “Her savaş bir şeye yarar, yitirdiğin savaşlar bile…” diye düşünür (P. Coelho). Ay akrep kişisi bu döngüyü o kadar sık yaşar ki, düşmek-kalkmak, yıkılmak-var olmak gibi uçlardaki yaşam hikâyesinde varlığını korumasına yarayan gücü de böylece besler ve geliştirir. Güçsüzlüğünden doğan güç, var olma mücadelesindeki bu devinimden elde ettiği derin duygusal sonuçlardır.

Bunca zorlu duygusal iniş-çıkışlar neticesinde ay-akrep kişisi için hayatı kolaylaştırmanın yolu, kendisini sevmeyi ve hem kendisini hem de diğer kişileri affetmeyi öğrenmekten geçmektedir. Olayları ve kişileri kontrol etmekten vazgeçmesi gerektiğini öğrenmeli, özgürlük kavramı üzerinde daha çok düşünüp, hem kendini hem de bağlı olduğu kişilerin özgürleşmelerine imkân sağlamalıdır. Çoğu ay-akrep kişisinde uzun zaman alsa da aileden uzaklaşıp kendi kanatlarıyla uçmayı deneyimlemek, kendine olan güvenini pekiştirecektir. Geçmişe ve yaşanan olaylara takılı kalmaktan çok, günün ve anın değerini vermek, hayal ve sezi dünyasında çokça vakit geçirmekten kendisini alıkoyabilir. Aşkı ve sevgiyi, reel ve bire bir yaşayarak, iki kişinin ortak zevkleri ve eğlencelerine odaklı bir ilişki modeline sadık kalabilmeye yönelmek, karşısındaki kişi açısından da zorlayıcı duygusal baskıların ortadan kalkmasına yardımcı olacaktır. Somut gerçekler ve hedefler üzerine odaklanarak, daha dünyevi konularda gerçek başarılar elde etmek, ay-akrep kişisini daha pozitif ve rahat bir duruma getirebilir. Ve Ay-akrep kişiler daima hatırlamalıdırlar ki “… hüzünler sonsuza kadar sürmez, özellikle olmasını istediğimiz şeye doğru sürekli yol almaktaysak”…

 

Tüm güzel günlerde, tüm sevdiklerimizle birlikte, mutlu günler dileklerimle….

 

 

KAYNAKÇA:

1)      Genç Wertherin Anıları- Gothe, Can Yayınları, 2007

2)      Mitoloji Sözlüğü, Azra Erhat, Remzi Kitabevi, 1984

3)      Çiçek Senfonisi, Özdemir Asaf, Yapı Kredi Yayınları, 2008

4)      Denemeler, Francis Bacon, Akşit Göktürk, Yapı Kredi Yayınları, 1999

5)      Beşinci Dağ, Paulo Coelho, Can yayınları, 1998

6)      Ders Notları, Meltem Tolunay Sözübir, 2011-2012

7)      Ders Notları, Berna Narin, Aşkın 2011-2012

Read 12300 times
   
© (2012-2015) AstroFİBER - Sitede yayınlanan bütün yazıların hakları AstroFİBER'e aittir. Kaynak gösterilerek bile olsa yazıların bütünü ya da bir kısmı özel izin alınmadan kullanılamaz.